Batum Uzakta Değil

>> Batum Uzakta Değil

Hani bilirsiniz, Ahmet Kutsi Tecer’in bir şiiri var: “Orada bir köy var uzakta gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüz”. Şimdi yaşları 45-50’ye dayanan bizim kuşağın ilkokul kitaplarında yer alırdı bu şiir. Daha o zamanlar bana saçma gelirdi bu sözler. İnsan gitmediği, görmediği yeri nasıl sahiplenebilir türünden düşüncelere kapılırdım. Sonra ileriki yaşlarda aidiyetin dokunmakla başladığını öğrendim.
 
Batum; yüzlerce yıl bir İslam beldesi olarak bizim bir parçamız olmuş, son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin 17 Şubat 1920'de oybirliği ile aldığı kararla da milli sınırlarımızın (Misak-ı Milli) bir parçası olarak kabul edilmiş. Daha da öncesine gitmek gerekirse, 1564 senesinde Kanuni zamanında Osmanlılar tarafından fethedilmiş ve geçen süre zarfında külliyen derecesinde İslamlaşmış. ‘93 harbine karar da öyle kalmış. Ta ki Rus keferesi, bu tarihte yani 1878 senesinde Erzurum’a kadar gelene kadar. Bu meşum günlerde girdaba düşmüş güzel ülkenin güzel insanları. Batumlular, amansız direnişleri neticesi Moskof’u yurtlarına sokmamışlar. Ne var ki, harbin akabinde imzalanan Ayastefanos ve  Berlin Antlaşmaları bu kahraman insanları 314 sene sonra ana parçadan ayırmış. Bu arada nüfusunun önemli bir kısmı Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmış.
 
İşte bu etin tırnaktan ayrılışı tam 42 yıl sürdü. Rusların 1. Dünya savaşında daha bitmeden 1917 devriminin ardından Osmanlı devleti ile imzaladığı Brest-Litovsk anlaşması ile Batumlular yeniden Anadolu ile bütünleşmenin hazzını yaşadılar. Batum bağımsız bir sancak merkezi oldu. Osmanlılar 14 Temmuz 1918’de Batum’da bir referandum düzenlediler. Gürcistan ve Osmanlı Devleti’nin müttefiki Almanya bu referandumu tanıdı. Ne var ki bu referandumun hazırlık aşamasına komşu ülkelerin ve bu arada Gürcistan’ın da katılması gerekiyordu, fakat bu gerçekleşmemişti. Bundan dolayı Gürcistan hükümeti, 1 Ağustos 1918’de Osmanlı Devleti’ni protesto etti ve bu referandumu kabul etmedi. Buna rağmen bölgede tekrar Osmanlı idaresi kuruldu. Hızla yaralar sarılmaya başlandı. Ne var ki bu sevinç de çok uzun süreli olmadı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi gereğince Batum, önce İngilizlere, sonra Gürcistan’a bırakıldı. Ankara Hükümeti kuvvetleri bir ara Batum’a girdiyse de perişan ve sefalet içerisinde kışın soğuk günlerinde geri çekilmek zorunda kaldı. Bu gelişmelere karşın, Akif Bey (Suner), Ahmet Fevzi (Erdem), Ahmet Nuri Efendi, Ali Rıza (Acar) ve Edip Bey (Dinç) 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Batum mebusu olarak katıldılar. Batum, Moskova Antlaşması (16 Mart 1921) uyarınca yeniden Gürcistan’a bırakıldı ve Müslüman nüfusun varlığından dolayı Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yönetiminin 16 Temmuz 1921’de ilan ettiği Acara Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin (bugün Acara Özerk Cumhuriyeti) yönetim merkezi oldu. Sovyetlerin dağılması ve Gürcistan’ın bağımsız bir cumhuriyet olarak yeniden komşumuz olması ile aynı vasfını devam ettirdi.
 
Bu yaz tatilimin 3 gününü ailemle birlikte Batum’a ayırdım. Güzel ve yararlı bir seyahat oldu bizim için. “Gittik ve gördük”. En azından “bizim” diyebileceğimiz hatıralarımız oluştu belleğimizde. Ne var ki şimdi aidiyet için anlık temasların da yetmediğini anladım. Her zaman “gelmeli” ve “görmeli” diye düşünüyorum artık. Ben bir dahaki sefere  Batum’a yine doğa güzellikleri, güzel insanları ve bir tarihçi olarak  bıraktığımız hatıraların izini sürmek için gideceğim. Ama siz ticaret için, dedelerinizin toprakları olduğu için ya da ne bileyim belki de daha ulvi duygular peşinden gidebilirsiniz buralara. Ama mutlaka gitmelisiniz.



Okunma: 3643

Yazıya Yapılan Yorumlar
Yorum Yaz